Bugun...



ÖZGÜR-DER SEMPOZYUMUNUN SONUÇ BİLDİRGESİDİR

Diyarbakır Öğretmen evi konferans salonunda tam gün yapılan sempozyumunun sonuç bildirgesi yayınlandı. İncelemeniz dileğiyle...

facebook-paylas
Tarih: 26-10-2025 22:57

ÖZGÜR-DER SEMPOZYUMUNUN SONUÇ BİLDİRGESİDİR

ORTAK GELECEK: TÜRKİYE'DE KÜRTLER, KARDEŞLİK VE TOPLUMSAL BARIŞ SEMPOZYUMU

SONUÇ BİLDİRGESİ

Bismillahirrahmanirrahim

Doğuştan gelen farklılıkları ve kültür çeşitliliğini bir zenginlik ve imtihan alanı olarak gören İslam'ın evrensel mesajından hareketle, "ORTAK GELECEK: TÜRKİYE’DE KÜRTLER, KARDEŞLİK VE TOPLUMSAL BARIŞ” başlığıyla düzenlenen bu sempozyumda, katılımcılar, akademisyenler, alimler, sivil toplum temsilcileri, siyasetçiler, düşünür ve yazarlar olarak, Türkiye'nin en temel ve kadim meselelerinden biri olan Kürt Meselesini, tarihi tecrübeyi merkeze alarak derinlemesine tartışmıştır. Mevcut sorunları İslami kardeşlik (uhuvvet), adalet (adalet) ve merhamet (rahmet) perspektifinden ele alarak aşağıdaki tespit, ilke ve önerilere ulaşmıştır.

1-Türkiye'de toplumsal barışın ve Kürt meselesinin kalıcı çözümünün önündeki en önemli yapısal ve ideolojik engellerden birinin, tekçi, dışlayıcı ulusçuluk/milliyetçilik ve bunun tarihsel dayanağı olan ulus-devletin katı Kemalist yorumudur.

Klasik ulus-devlet inşası sürecinde benimsenen ve anayasal düzleme yansıyan tek millet, tek dil ve tek kültür esasına dayalı ideolojik çerçeve, ülkenin çok kimlikli, çok dilli ve çok kültürlü tarihsel ve sosyolojik gerçekliğini tanımakta yetersiz kalmıştır. Bu tekçi ve asimilasyoncu yaklaşım, Kürt kimliğini inkâr ederek veya ikincilleştirerek, toplumsal ayrışmayı ve güvensizliği derinleştirmiştir.

Sempozyum bulguları, meselenin çözümünü güvenlikçi bir yaklaşıma hapseden ve siyasi diyalog kanallarını tıkayan anlayışın, büyük ölçüde katı ve dogmatik ulusçuluk anlayışından beslendiğini göstermektedir.

2-Kardeşlik ve barış ortamının tesisi ve korunması için, tüm tarafların (devlet, siyasi yapılar, sivil toplum ve kanaat önderleri) İslami yönetim esaslarından biri olan istişare ilkesine uygun olarak sürekli ve şeffaf bir diyalog zemininde bir araya gelmesi hayati öneme sahiptir. Ancak bu şekilde işletilecek bir mekanizmanın, şiddet ve çatışmaya alternatif olabileceği aşikârdır.

Bölgemiz, yüzyıllık bir faslın kapanışına, yeni bir tarihsel dönemin eşiğine tanıklık ediyor. Asırlardır zihinlerimize kazınan ulus-devlet paradigması, bugün hem meşruiyetini hem de sürdürülebilirliğini kaybediyor. Suriye’de Baas rejiminin çöküşü ve Türkiye’de Kemalist paradigmanın bir tıkanıklığa sürüklenmesi, aslında aynı tarihsel sürecin farklı yüzleridir.

Bu imkân, modern ulusçuluğun dar kalıplarını aşarak, İslam ümmetinin ortak vicdanında kök salacak yeni bir kardeşlik inşasına imkân sağlamaktadır.

Gelinen noktada, devletin ve PKK’nin ortaya koymuş olduğu, şiddet ve çatışmanın sona ermesi ve barışın inşa edilmesi iradesi ülkemiz ve bölge için tarihi bir fırsat niteliğindedir. Tarihsel ve güncel mağduriyetler, "adil bir geçiş dönemi" anlayışıyla ve diyalog yoluyla ele alınmalı, kin ve öfke değil, helalleşme ve adalet duygusuyla iyileştirilmelidir. Bu çerçevede, gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Bu düzenlemelerin, sürecin ihtiyaçlarını karşılayacak nitelikte olmasına dikkat edilmelidir.

3- İslam, fıtri ve doğuştan gelen haklar ilkesiyle, her ferdin kimliğini ve kültürünü koruma ve yaşatma hakkını tanır.

Kürt kültürü, Türk kültürü gibi İslam medeniyetinin bir parçası ve zenginliğidir. Bu kültürel mirasın korunması, geliştirilmesi ve gelecek nesillere aktarılması teşvik edilmelidir. Kürt kültürünün temel öğesi ve taşıyıcısı olan Kürtçenin kamusal alanda, özellikle eğitim-öğreti10-m ve hizmetlerde kullanılmasının önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. Eğitim ve öğretimle ilgili düzenleme yapan Anayasanın 42. Maddesindeki toplumsal gerçeklik ve adaletten uzak olan kısımlar değiştirilmeli ve anadilde eğitim anayasal güvenceye kavuşturulmalıdır.

4- Kürtler, bu coğrafyada yaşayan tüm halklarla birlikte ortak vatanda ve birlikte yaşama iradesini güçlü bir şekilde beyan etmektedir. Anayasanın 66. Maddesinde yer alan, ulusalcı/Türkçü vatandaşlık tanımı değiştirilmeli ve herhangi bir etnik kökeni ifade etmeyen, ulusalcılıktan uzak ve Türkiye’nin sosyolojisine uygun, kapsayıcı bir tanımlama yapılmalıdır.

Kalıcı bir barış ve ortak bir gelecek inşa etmek için, devlet ve toplum düzeyinde, çoğulcu, adaletli ve sivil bir anayasal kimlik anlayışının benimsenmesi, her türlü milliyetçiliğin eleştirel bir yaklaşımla terk edilmesi ve yerine tüm vatandaşları eşit haklar temelinde kapsayan, farklılıkları zenginlik olarak gören, yeni bir birlikte yaşama modeli getirilmesi elzemdir.

5-Devlet organizasyonunda, merkezin aşırı gücünün dağıtılması ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesine dayalı ademi merkeziyetçi, Türkiye’deki kültürel zenginliğe uygun yeni modellerin istişare edilip hayata geçirilmesi adaletin ve hikmetin gereğidir.

6- Türk ve Kürt halklarının birbirine kenetlenmesinin en güçlü çimentosu İslam dinidir. Ortak değerlerimiz olan Kur'an, Sünnet, ortak tarih ve coğrafya bilinci, ayrılıkçı ve çatışmacı söylemlere karşı en büyük kalkanımızdır.

Bölgedeki İslam alimleri, kanaat önderleri ve sivil toplum kuruluşları, ümmetin birliği ve kardeşliği için daha aktif rol almalı, ayrımcılığa ve fitneye karşı İslami bakış açısını daha gür sesle dile getirmelidirler. Dini söylemler, kardeşliği sadece teorik bir söylem olarak değil, kardeşliğin gereği olan adaleti talep ve takip eden aktif bir sorumluluk olarak inşa edilmelidir.

7- Irak, İran ve Suriye'deki Kürt toplumları ile Türkiye Kürtlerinin tarihi, kültürel ve dini bağları bulunmaktadır. Türkiye, bölgedeki Kürt realitesine İslam kardeşliği ve bölgesel istikrar perspektifinden yaklaşmalı, emperyalist güçlerin fasit emellerine karşı blok oluşturulmasına öncülük etmelidir. Uluslararası güçler ve emperyalizm tarafından, Kürt meselesinin bir araç olarak kullanılmasına karşı atılacak en etkin adım da çözümün iç dinamikler, yani Türk ve Kürt halkının ortak iradesiyle gerçekleştirilmesini sağlamaktır.

8- Türkiye'deki Kürtler, bölge ülkelerindeki soydaşlarıyla olan bağları nedeniyle "potansiyel güvenlik tehdidi" olarak görülmemelidir. Türkiye, bölgede istikrar, barış ve kalkınma için bir model olarak kendi iç barışını tesis etmeli ve bunu bölge politikasına yansıtmalıdır. Bölgesel Kürt yapılarıyla ilişkiler, karşılıklı ekonomik, kültürel ve güvenlik işbirlikleri geliştirilebilecek bir çerçevede yeniden değerlendirilmelidir.

Ortaya çıkan bu jeopolitik tablonun İslami muhayyilemiz açısından büyük bir ufuk açtığını düşünüyor ve bu minvaldeki değişim ve dönüşüm ihtiyacına elimizden gelen her türlü olumlu katkıyı sunma bilinciyle hareket ediyoruz. Dolayısıyla, bu yönde ortaya konulan değişim çabasını ve konjonktürün önümüze getirdiği bu tarihsel imkânı, kalıcı bir barış ve kardeşlik zemininin inşası için önemli bir tarihsel fırsat olarak görüyoruz. Aynı şekilde diğer tüm toplumsal kesimlerin de bu sürece olumlu anlamda destek ve katkı sunması gerektiğine inanıyoruz.

9- Yasal çerçevede faaliyet gösteren tüm siyasi partilerin, siyaset sahnesinde meşru aktörler olarak var olmaları desteklenmeli ve önündeki engeller kaldırılmalıdır. Siyaset, düşmanlık değil, diyalog ve çözüm üretme aracı olarak görülmelidir. Tüm siyasi partiler, birleştirici ve kucaklayıcı bir dil benimsemelidir.

10-Kürtlere yapılan Kemalist zulmün sembol isimleri olan; Şeyh Said ve Saidi Nursi için özür dilenmeli ve mezar yerleri açıklanmalıdır.

11-İslam'ın sağlam ilkeleri, bize tüm bu sorunları aşmak için gerekli olan adalet, kardeşlik, diyalog ve merhamet anahtarlarını sunmaktadır.

Geçmişin yaralarını sarmak, bugünün adaletsizliklerini gidermek ve yarınlara daha güçlü, daha birleşik bir millet olarak yürümek için;

Tüm vatandaşlarına eşit mesafede duran, kucaklayıcı, adalet ilkesine bağlı bir devlet anlayışının güçlendirilmesini, toplumsal barış, diyalog ve kardeşlik için daha aktif çalışmalar yürütülmesini, özellikle medyanın ayrıştırıcı değil; birleştirici, kışkırtıcı değil; yatıştırıcı bir dil benimsemesini, tüm Türkiye halklarının önyargıları bir kenara bırakarak, komşusunu, hemşehrisini ve inanç kardeşini yeniden keşfetmesini samimiyetle tavsiye ediyoruz.

Unutulmamalıdır ki, bu toprakların İslam medeniyeti birikimi, farklılıkları bir zenginlik olarak yönetme konusunda bize tarihi bir tecrübe sunmaktadır. Bu tecrübeyi harekete geçirmek, hepimizin ortak sorumluluğudur.

Türkiye’de ve bölgede kalıcı bir barış ve istikrarın tesisi, taktik uzlaşılarla değil, bölgenin tarihsel, kültürel ve toplumsal dokusuna uygun; tevhid, adalet ve kardeşlik temelli bir anlayışla ancak sağlanabilir.

"Allah'ın ipine hep birlikte sımsıkı sarılın, parçalanmayın." (Âl-i İmrân Suresi, 103. Ayet)

Tebliğ Olunur.

26 /10 / 2025

DİYARBAKIR ÖZGÜR-DER YÖNETİM KURULU




Kaynak: müslüman dünya

Editör: Editör

Bu haber 240 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER GÜNDEM Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI