Tweet |
Selamlama konuşmasından sonra şöyle devam etti;
Kıymetli Hazirun!
İslami ilimlerin tedrisatı Hz. Peygamber’in döneminde mescid ve Suffa ile başlamış zamanla kurumsal bir kimliğe bürünerek medreselerde sistematik bir hâl almış ve nihayetinde modern dönemde üniversitelerde farklı bir boyut kazanmıştır. Eğitim-öğretim süreçlerindeki gelişim, dünyadaki teknolojik dönüşüm ve benzeri şartlar, eğitim ve öğretimin odak noktasını ve gerçekleştirme alanını zamanla değiştirmektedir. Ancak İslam dünyasının uzun zamandan beri bilgi üretme konusunda ciddi bir kriz yaşadığını söylemek mümkündür. Bunun yanı sıra özellikle modern dönemde İslam ilimlerinin tedrisatında belirli bir metodolojiden söz etmek mümkün değildir. Birçok meselede olduğu gibi bu konuda da ifrat ve tefriti görmek mümkündür. Bir taraftan bilgi ve bilgeliği geçmiş malumatı nakletmekten ibaret kabul eden bir yaklaşım; diğer taraftan bin küsur yıllık bir birikimi yok sayan yaklaşımlar... Bunun yanı sıra İslam dünyasında uzun bir zamandan beri âlim ve entelektüel çatışması yaşandığı da söylemek mümkündür.
İslam dünyasında eğitim kurumlarının azlığından pek söz edilemez, Ancak kurumlar nitelik ve kalite açısından tartışılmalıdır.
Kıymetli Misafirler!
Malum olduğu üzere medreseler, özellikle Nizamiye medreselerinden sonra bu toprağın ana unsurlardan birisi olmuş ve İslami ilimlerin tedrisatında büyük bir misyon üstlenmiştir. Medreseler, çok zor şartlarda günümüze kadar gelmiş ve Medreseler uzun bir dönem var olma/ayakta kalma mücadelesini vermiştir. Bundan dolayı Medreselerin, günümüze kadar gelmesinde katkısı olan Seydalarımıza, müderrislerimize ve (fakir olmalarına rağmen) Medreselerin maddi ihtiyaçlarını îfâ etme konusunda büyük fedakarlık gösteren kadir şinas olan halkımıza/milletimize minnet borcumuzun olduğunu düşünüyorum. Aynı şekilde günümüzde medreseler başta olmak üzere İslami İlimlerinin tedrisatını önemseyen ve bu eğitim kurumlarının güçlendirilmesi bağlamında yapılmış ve yapılmakta olan çalışmalar da takdire şayan olduğunu belirtmek isterim.
Bununla beraber Akademi ve medreseler öz eleştiri yapmak zorundadır. Merhum Sezai KARAKOÇ’un ifade ettiği gibi İslam toplumunun en belirgin özelliği “Öz eleştiri” kültürüne sahip olabilmektir. Akademi ve medreseler infial babından tefaül babına, yani “ben merkezcilikten” “”kolektif” akla ve ortak proje üretmeye geçmeleri gerekmektedir.
Ayrıca dünya, “Bilgi Ahlakı” konusunda büyük bir çıkmaza sürüklendiği görülmektedir. Bunun yanı sıra yaklaşık iki asırdır dünyaya yön veren güçlerin ortaya attığı birçok argümanın, ahlaktan yoksun olduğundan insanlığa yeterince fayda sağlamamıştır. Özellikle 7 Ekim’den sonra ortaya çıkan tablonun, güç ve ahlak beraber yürümediği zaman insanlığın nasıl bir vahşete sürüklendiği ve şer odaklarının ellerindeki gücü de kullanarak insanlıktan nasıl çıktığını müşade ettik ve ediyoruz maalesef. Aynı şekilde Gazze’de masum çocuklarının katledilmesi bize şu hakikati gösterdi: “İsrail örgütlü bir kötülüktür ve kötülük üzerinde ittifak eden örgütlü bir medeniyet tarafından desteklenmektedir.” Dünya tarihinde çocukların katli üzerine ittifak eden herhangi bir medeniyet yoktur.
Maalesef Batı Medeniyeti Gazze’de öldürülen masum çocukları görmezlikten gelip İsrail çetesine destek vermeye devam etmektedir. Ahlak problemi sadece Gazze’deki katliamları destekleyen veya göz yuman Batı medeniyeti mensupları için söz konusu değildir. İslam dünyası da yöneticileriyle, halkıyla, alimiyle ve eğitim kurumlarıyla maalesef bu konuda sınıfta kalmıştır.
Bu hakikate rağmen İslam dünyasının, kendi öz değerleriyle barışık olup bir ilerleme kaydederse dünyaya sunacak güçlü bir mesaja sahip olduğu bir hakikattir. Zira bizler, bilginin hikmetle buluştuğu, ilmin irfanla yoğrulduğu, âlimin ahlâkla bezendiği bir medeniyetin mensuplarıyız.
İslam düşüncesinde ana hedef daha bilgili olmak değil; daha ahlâklı, daha erdemli, daha faydalı bir birey ve nihayetinde Yaradana daha iyi bir kul olabilmektir. Hal böyle olunca ahlak ve erdem merkeze alınıp buna göre bir usul geliştirilmelidir. Nitekim kültürümüzde de “ilim, irfan, amel” hakikati her zaman dillendirilmiş ve eğitim kurumları bu şiar çerçevesinde geliştirilmiştir.
Saygı değer misafirler!
Seydalarımızın müsaadesiyle medrese eğitimi ile ilgili bir noktaya işaret etmek istiyorum. Bilindiği gibi günümüze kadar gelen ilk müstakil hadis usulü kitabı Ramehürmüzî’nin المحدث الفاصل بين الراوي والواعي “Râvi ile rivayeti kavrayanı ayırt eden Muhaddis” adlı eseridir. Görüldüğü gibi müellif telif ettiği eseriyle salt rivayeti nakleden râvi ile rivayetlerinin mahiyetini anlayan birbirinden ayrılmıştır. Keşke medreselerimizin eğitimi ile ilgili şöyle bir kitap yazılsaydı: “المدرس الفاصل بين التدريس والترجمة/Ders vermeyi ile tercümeyi ayırt eden müderris” veya “المعلم الفاصل بين التعليم والنقل/Ta’lim ile bilgi naklini ayırt eden muallim”. Zira eğitim kurumları, asli kimliğini korumak şartıyla gelişen teknolojik gelişmelere göre kendini yenilenmesi gerekmektedir. Aksi takdirde yaşadığı çağın gerisinde kalır ve zamanla toplumdan uzaklaşır.
Çok kıymetli Hazirun!
İkincisini icra ettiğimiz “Akademi-Medrese Buluşmaları” fikri bir özlemin, bir mefkurenin ve öze dönüş projesinin bir parçası olduğunu söylemek mümkündür. Çalıştayımızın bu hale gelmesinde birçok kurum ve kişilerin emeği vardır. İlk günden son güne kadar bütün yoğunluğunu bir kenara bırakarak yanımızda olan ve bizi yönlendiren Rektörümüz sayın Prof. Dr. İbrahim ÖZCOŞAR hocama huzurlarınızda çok teşekkür ederim. Aynı şekilde büyük bir özveriyle katkı sunan Medrese Alimleri Vakfı Başkanı sayın Tayyip ELÇİ Seydama müteşekkiriz. Paydaş olma teklifimize olumlu cevap veren ve bize katkı sunan Dicle Üniversitesi Rektörü sayın Prof. Dr. Kamuran ERONAT’a ve ekibine, Diyarbakır İl Müftümüz sayın Celal BÜYÜK’e ve ekibine, Diyarbakır Dini Yüksek İhtisas Merkezi müdür sayın Dr. Bahadır OPUS’a ve ekibine ve Kadim Akademi başkanı sayın Doç. Dr. Ahmet KAYAOĞLU ve ekibine çok teşekkür ederiz. Çalıştayımıza sunumları ve iştirakiyle katkı sunan siz değerli hocalarıma teşekkür etmeyi borç biliriz.
Ayrıca çalıştayın düzenleme kurulu ve sekreteryasında yer tüm hocalarıma minnettarız. Aynı şekilde iki gün boyunca bize hizmet edecek öğrencilerimiz başta olmak üzere her kademedeki arkadaşlarımıza çok teşekkür ederiz. Ve bu soğuk gününde bizi yalnız bırakmayan siz katılımcalara minnettarız. Çalıştayımız hayırlara vesile olmasını Allah’tan niyaz ediyor, hepinizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum.
Kaynak:Müslüman dünya