Tweet |
Bir yandan Ortadoğu’da meydana gelen gelişmeler, diğer yandan Türkiye’nin Yüzyılı, her ikisi de Kürt sorununun çözümünü gerektiriyor. Zaten hak ve adalet de makul bir devlete bu tür sorunların çözümünü önceliyor. Ülkemizin yasaları ithal olduğu için çözüme elverişli olmayabilir, ama fiili siyasi olgunluğu buna müsaittir.
Kürtlere kart kurt denildi, PKK ile Kürtler eski karanlık devletin hileleriyle tedip edildi, yok bölücü, yok hain vb. gereksiz ifadelerle hala onları tu kaka edenler var, ama bu gün Kürt kardeş olarak vardırlar, herkes varlığından haberdardır.
Ben faal bir AK Partiliyim, bir ara “Kürdistan 24” televizyonu benimle bir röportaj yaptı, dedi ki;
-“MHP Cumhur İttifakına katıldı, Kürt meselesinin çözümü konusunda işiniz zorlaşmadı mı?” ben dedim ki,
-“Tam tersine işimiz kolaylaştı, çünkü bu ülkede Kürt sorunu çözülecekse Milliyetçi Hareket Partisi bu çözümün içinde olmalı.”
Evet işte görüyorsunuz, zamanı geldi ve Devlet Bahçeli söylemesi gerekeni söyledi ve her fırsatta sözünün arkasına olduğunu söylemeye devam ediyor.
Bir duyarlı vatandaş,
Bir AK Partili,
Bir orijinal Kürt olarak bu konuda Bahçeli’ye müteşekkirim desem yetmiyor, ayrıca onu tebrik ediyorum. Yeni yüzyıl diyorsak; ona bir ufuk vermemiz lazım, öyle bir istikbal ki evinin içindeki sorunların çözmüş, komşularına hamilik eden, İslam Dünyasına ve İnsanlığa öncülük eden bir devlet olmalı.
Bu konuda dudak büken varsa bilin ki defolu vatandaştır, o tür kimselerle yola çıkılmaz. Bunların sayıları da az, ama sesleri de parazit yapıyor.
Peki bu sorunun çözümünün çaresi nedir? Derseniz, onu da paylaşayım.
Çözüm sürecinde gördünüz, dünyanın karanlık aklından beslenen ve hayata seküler bakan kimselerin bu konuda muhatap kabul edilemeyeceği acı bir denemeyle şahit olduk. Çeyrek asırdır Kürt meselesinin çözümü için ne yapıldıysa hep küçümsediler, yetmedi bir de “biz kazandık”, “biz aldık” dediler. Artık onlarla masaya oturan anlar gibi yolda kalır, halk onları da ezer geçer.
Bu sorun çözülmek isteniyorsa, Kürtlerin temel dinamikleri vardır, Alimler, Meşaih, Aşiretler ve Sivil Toplum Örgütleri ile bu sorun çözülür, hepsinin de bu sorunun çözümü için hazırlıkları var.
Buyur bir kaçını sıralayalım,
İHH, Malum-Der, Özgür-Der, Kadim Aşiretler Federasyon…
Sorunun çözümü sadece bu dördüne kalsa sorun %90 hal olur, %10 da ülkenin genel sorunlarıdır.
*Çözüm sürecinde İHH Diyarbakır Class otelde uluslar arası gayet düzeyli bir Kürt konferansı düzenledi,
*Malzum-Der 2012 yılında iki gün İznik’te bir çalıştay yaptı ve 12 maddelik bir çözüm paketi yayınladı,
*Özgür-Der 2010 yılında Diyarbakır’da 1000 kişinin katılımıyla ulusal bir kongre yaptı ve kayda değer bir deklarasyon yayınladı,
Kadim Aşiretler Federasyonuna gelince 600 Aşiret reislerinin üye olmasıyla oluşan müstesna bir oluşum, 6 Milyon Kürt vatandaşlarına teşmil ettiğini söyleyebilirim, ayrıca Anadolu değerleriyle hadiseyi değerlendirip çözüm üreteceği için kamuoyuna güven verir.
Unutmayalım Kürt geleneğinde büyükler barışırsa küçükler olduğu gibi kabullenir.
KAFED, 300’ü Kürt, 300’ü Türk olmak 600 kişi ile Diyarbekir’de bir “Çözüm Kongresi” düzenler, yukarıda adlarını verdiğim STÖ’leri de gözlemci olarak katılırlar ve 6 ay gibi kısa bir sürede kongre talepleri il, il Türkiye kamuoyuyla paylaşılır, dile getirilen talepler yasal ve anayasal düzeyde bir hukuki zemine kavuşturulur. Bu ülke yaralarını tedavi etmiş olur, şahlanır ve yüksek bir ivme ile yoluna devam eder.
Bu çözümün paydaşları ilhamını;
İdris-i Bitlisi ve Yavuz Sultan Selim’in mutabakatından,
Muhammed Alpaslan ve Mervani Beylerin ittihadından,
Fatih Sultan Mehmet ve Hakkari Mirê kolzêrin dayanışmasında,
Nurettin Zengi ve Selahaddin-i Eyyübi disiplininden,
Kurtuluş savaşının Kuva-i Milliye azminden aldığı için,
Dayanak olarak, 23 Nisan 1920 günü dualarla açılan Meclisin ruhu, 41 satırlık İstiklal Marşı ve Veda Hutbesinden ilham aldıkları için sorunların çözmeleri kolaylaşır.
Devlet Kürt meselesinin çözümüne niyet etmişse Kadim Aşiretler Federasyonuna bir selam versin, devamı kendiliğinden gelir.
Ahmed/Mehmed’in sorunları Aro/Garo anlayışıyla çözülmez bilesiniz. Onun için İnsan Hakları Deneği, Barolar Birliği vb oluşumlar bu derde deva bulamazlar, çünkü onlar Gazze’de boğulan Demokrasi, İnsan Hakları, Kadın hakları, Çocuk hakları ile çare çözüm arıyorlar.
Benden söylemesi.
Eyüphan Kaya
muslumandunya.com.tr genel yayın yönetmeni