Tweet |
BİR EĞİTİMCİ OLARAK HZ. PEYGAMBER (S.A.V) VE CİHAD
Doç. Dr. Mutlu SAYLIK
Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam tarihi Anabilim Dalı Öğr. Üyesi
Program Özeti
Arapça’da cehd kökünden türeyen Cihad kelimesi sözlükte“güç ve gayret sarfetmek, bir işi başarmak için elinden geleniyapmaktır.” Kavram olarak cihad “i'lây-ı kelimetullahı (Tevhid akidesini ) hakim kılma mücadelesidir. Bu çerçevede dinî emirleri öğrenip ona göre yaşamak ve başkalarına öğretmek, iyiliği emredip kötülükten sakındırmaya çalışmak, İslâm’ı tebliğ, nefse ve dış düşmanlara karşı mücadele vermek” gibi birçok anlamı kapsar.
Cihad Kur’ân-ı Kerîm’de isim olarak dört, bundan türeyen fiil şeklinde yirmi dört yerde geçmektedir; “cihad eden” anlamındaki mücahid ise iki âyette zikredilmiştir
Kur’an-ı Kerim ayetlerine baktığımızda (Bakara, 2/190–191, 216-217, 246; Nisa, 4/74; Enfal, 8/57; Tevbe, 9/12–13) cihad kelimesinden “Allah’ın rızâsına uygun bir şekilde yaşama çabası” şeklinde özetlenebilecek olan genel anlamıyla geçmektedir. Ancak doğrudan savaşın kastedildiği manada mevcuttur.
Kur’an-ı Kerim’de cihadın savaş boyutunu ifade etmek için “قتال” ve “”حرب kelimeleri kullanılmıştır.
Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda siz de savaşın. Ancak aşırı gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez.(Bakara 190)
İman edenler, Allah yolunda hicret edip cihad edenler var ya, işte Allah’ın rahmetini umacaklar onlardır. Allah, çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir. (Bakara 218)
“Müşriklere karşı mallarınızla, canlarınızla ve dillerinizle cihat ediniz!” (Ebû Dâvud, Cihat, 17/2504; Nesâî, Cihat, 1, 48)
“Sabah veya akşam, Allah yolunda birazcık yürümek, dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır…” (Buhârî, Cihat, 6)
- “Mücâhid nefsiyle cihat edendir” (Tirmizî, Fedâilü'l-Cihâd, 2, IV, 165.)
-“Mü’min kılıcı ve diliyle cihat eder”( Ahmed, III, 456)
Cihad, “İslamı yaşama ve yaşatma gayretidir. yeryüzünde Allah’ın kanunlarını hâkim kılma davasıdır. Bu hareket kıyamete kadar devam edecektir. Bu harekete engel olan İslam düşmanlarıyla yapılan mücadele ise savaştır.
Son yüzyıllarda ve günümüzde cihad kavramı üzerine bazı algılar yaratılarak bu kavram sadece savaş, öldürme ve terör ile birlikte anılmaya başlanmıştır. Bu şekilde cihad kavramı itici bir kavram haline getirilmeye, marjinalleştirilmeye çalışılmaktadır. Bu şekilde Müslümanlar İslam’ın en önemli mefhumlarından birinden uzaklaştırılmaya çalışılmaktadır.
Cihad ilayi kelimetullahı (Tevhid akidesini )hakim kılma mücadelesidir. Hayat iman ve Cihaddır.
Hz. Peygamber Kur’an ışığında bu mücadeleyi vermiştir.
Mekke Dönemi: Maddi ve Manevi cihad yapılmıştır. Daru’l-Erkam merkezli İslam Medeniyetinin temeli atıldı.
-Zihin ve Kalbin iknası:iman; bunun pratiği olan amel ortaya çıktı.
-Zihin ve kalp ile sağlam bir iman olmazsa halis bir amel ortaya çıkmaz.
-İman edenler arasında kardeşlik ilan ederek vahdet anlayışını yanı yek vücut olmayı sağladı
Mekke döneminde: inananlar işkencelere maruz kalmış, şehitler vermiş, mühacirler, mal, makam ve ailelerden vazgeçilmiştir. Bütün bunlara direnip sabretmişler.
Bu dönemde inen ayetlerin sıkı sıkıya “sabrı” tavsiye etmesinin sebebi de budur. Yüce Allah bu hususta “Sen (Habibim) sabret! Şüphe yoktur ki, Allah’ın vaadi haktır. (Buna) iyice inanmamış olanlar, sakın seni gevşekliğe sevk etmesin” demektedir.
Bu süreçte manevi cihat ön plandadır. Manevi boyutuyla “cihad-ı ekber” olarak nitelendirilen cihad, bütün yönleriyle Mekke’de yaşanmıştır.
Zihinlerin ve kalplerin iknasıyla sağlam bir iman ve nefsin terbiyesiyle halis bir insan potresi oluşturulmaya çalışıldı. Zira kendini islah etmeyen başkasını da ıslah edemez. Bu dönemde nefisle ve sözle cihad ön plandadır.
-Tevhid inancını savunma, Emr-i bil maruf ve nehyi anil münker görevi aksatılmadan yerine getirilmiştir. İnananlar müsait zaman bulunduğunda ibadet eder,Kur’an-ı Kerim’i tane tane okuyarak, kalplerini teskin eder, Allah’ı bolca zikrederlerdi.
Burada Sabırdan sonra gelen ikinci merhaleHicret idi.
İslam davası güçlüklerle karşı bazı kapılar açtı. zulümler karşı konulamayacak dereceye ulaşınca hicret kapısı açıldı.
Medine Dönemi: Cihadın her aşaması bu dönem olmuştur. Nefisle cihad, sözle cihad, savaşarak cihad etme. Hz Peygamber Medeniyet inşasında merkezi Mescid-i Nebeviye taşımıştır. Süffe de eğitim vermiş, Müslümanlar arasına uhuvveti inşa ve birlik ruhu için sahabeyi birbirine kardeş ilan etmiştir. Bununla da yetinmemiş Medine sözleşmesiyle Medinedeki diğer din mensuplarıyla da bir birlik ve beraberlik oluşturmuştur. Böylece İslam devletinin temeli atılmıştır.
Cihadın Silahlı Boyutu Olan Savaşa İzin Verilmesi
Medine döneminde müşriklerin Müslümanlara karşı harekete geçmeleri üzerine savunma amaçlı cihadın silahlı boyutunun (Harb-kital) uygulanmaya başladığını görüyoruz.
a. Savaşa izin veren ayetler (Hacc, 22/39-40; Bakara, 2/190)
b. Savaş ve cihadı emrederek, farz olduğunu bildiren ayetler (Bakara,190-194)
Savaş hakkında ilk inen ayetin; “Kendileriyle savaşanlara, zulme uğramış olmaları sebebiyle (savaş konusunda) izin verildi” ayeti olduğu rivayet edilmiştir. Fakat savaş emrini veren, “Size karşı savaş açanlara, siz de Allah yolunda savaş açın. Sakın aşırı gitmeyin, çünkü Allah aşırıları sevmez” (Bakara, 2/190) ayeti olduğu hususunda bütün tefsir âlimleri müttefiktir. Ayrıca Kur’an’ı Kerim, savaşın hangi sebepler için ve nasıl yapılacağını bildirmiştir. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
a. Nefsî Müdafaa
b. Müslümanlara karşı birlik oluşturanlara fırsat vermemek
c. Antlaşmayı bozanlara karşı savaşmak: Yahidiler, mekkeliler ve diğer arap kabileleri
İslam’da Savaşın Emredilmesinin Hukukî Gerekçeleri
-Meşru Savunma
-Dinin Yüceliğini Göstermek
-Zulmü Engellemek, Adaleti Tesis Etmek
-Din Hürriyetini Sağlamak
İslam Hukukçularının Genel Anlamda Cihadı DeğerlendirmesinKalp, dil, mal ve canla yapılan cihadın farz-ı ayn olduğunu anlıyoruz. Ancak cihadın silahlı mücadele kısmı olan savaş ise normal şartlarda farz-ı kifaye, genel seferberlik gerektiren bir tehlike veya saldırı olması halinde ise farz-ı ayndır.
Hz. Peygamber’in (sav) Bazı Uygulamaları
Verilen sözlerin yerine getirilmesine özen gösterilmiştir. Hz. Peygamber (sav) , savaşmayan sivillerin haklarının korunmasında da azami özeni göstermiştir. Eğer herhangi bir topluluk ahitlerini bozar ya da antlaşma maddelerini ihlal ederse uyarı yapardı.Hz. Peygamber (sav), savaş esirlerinin öldürülmelerini yasaklamıştı. Hz. Peygamber (sav) , düşmanın barış yapmaya meylettiği an, kendisi de barışa yanaşırdı.Düşman saldırılarına karşı Hz. Peygamber (sav), cesaretli ve kararlıydı. Her türlü tedbiri almaya çalışırdı.
-On yıllık Medine döneminde bizzat kendisinin de katıldığı 27 gazve ile sahabiler komutasında gönderdiği 60’a yakın seriyyede 150 civarı düşman öldürülmüştür.