![]() |
Tweet |
Müslümanlık hayatın her anına yön veren bir sorumluluk bilincidir. Müslüman, Allah’a teslim olmuş, peygamberlerin yolunu rehber edinmiş insandır. Onun dünyadaki en büyük vazifesi kulluktur. Çünkü Rabbimiz buyuruyor:
“Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine kulluk et.” (Hicr, 99)
Müslüman’ın kimliği nettir, rengi bellidir. O; imanını hayatına yansıtan, sözünü ameliyle destekleyen, iyiliği emreden, kötülükten sakındırandır. Kur’an bunu bize şöyle haber verir:
“Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a inanırsınız.” (Âl-i İmrân, 110)
Davetin Şerefi
Kur’an-ı Kerîm daveti en güzel söz olarak tanımlar:
“İnsanları Allah’a çağıran, salih amel işleyen ve ‘Ben Müslümanlardanım’ diyenden daha güzel sözlü kim olabilir?” (Fussilet, 33)
Davet, peygamberlerin geliş sebebidir. peygamberlerin Müslümanlara mirasıdır.
İmam Nevevî, “Davet İslâm’ın direklerinden biridir; onsuz toplumda hayır kalmaz.” der.
Hasan el-Basrî “Allah’a davet eden kişi, peygamberlerin izini süren bir varistir.” sözleriyle davetin büyüklüğünü ortaya koyar.
Müslüman’ın Rolü
Müslüman; mihrapta imam, meydanda komutan, okulda öğretmen, ticarette güvenilir tüccar, adaletin yanında duran avukat, akrabasına kol kanat geren, komşusuna güven veren insandır. O her yerde İslam’ı temsil eder.
Hz. Ömer (r.a.) şöyle buyurmuştur: “İnsanları sözlerinizle değil, hâl ve davranışlarınızla İslam’a davet edin.”
Peygamber Efendimiz (s.a.s.) de, “Sizin en hayırlınız, ahlakı en güzel olanınızdır.” (Buhârî, Menâkıb 23) buyurarak davetçinin kimliğinde ahlakın temel unsur olduğunu vurgulamıştır.
Zulüm Karşısında Müslüman
Bugün Filistin’de, Doğu Türkistan’da ve dünyanın birçok yerinde zulüm yaşanıyor. Müslüman, mazlumların yanında, zalimlerin karşısındadır. Kur’an uyarıyor:
“Zulmedenlere meyletmeyin; yoksa size ateş dokunur.” (Hûd, 113)
İbn Teymiyye, “Zalimlere sessiz kalan, onların zulmüne ortak olur.” diyerek tavrımızı netleştirmiştir.
Aliya İzzetbegoviç “Müslüman, zulmün karşısında susan değil, adalet için mücadele edendir.” sözüyle bu sorumluluğu hatırlatır.
Davetçinin Kalbi ve Dili
Davetçi; ilimle beslenir, ihlâsla hareket eder, amel ve fedakârlıkla yol alır. O, insanlara umut verir, zalime korku salar. Çünkü davetçinin hayatında davetsiz zaman yoktur.
Sizden kim bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin; buna gücü yetmezse diliyle, buna da gücü yetmezse kalbiyle (buğz etsin). Bu ise imanın en zayıfıdır.” (Müslim, İman 78)
Bugünün müslümanları, yazılarıyla, konuşmalarıyla, sosyal medyadaki mesajlarıyla, sokaktaki duruşlarıyla İslam’ın temsilcileridir.
Seyyid Kutub’un şu sözü davet yolunun ruhunu özetler: “Bir dava uğruna yaşamak, uğrunda ölmek kadar şereflidir.”
Uyanış Çağrısı
Müslüman, yalnızca kendi namazını ve orucunu değil; ümmetin derdini, insanlığın kurtuluşunu da düşünür. Onun kimliği Allah’a kulluk; vazifesi davet; tavrı ise zulme karşı direniştir. Unutmayalım: “İnsanlardan öyleleri vardır ki, Allah’ı hatırlamanın anahtarlarıdır. Onlar görüldükleri anda Allah hatırlanır.” (Câmiu’s-Sağîr, 2466)
Ey Müslüman! Neredesin? Bugün bizlere düşen; gafletten silkelenip yeniden asli görevimiz olan kulluğa dönmektir. Kendi nefsimizi ıslah edip insanları Allah’a çağırmak, iyiliği yaymak, kötülüğe karşı durmaktır.
Unutma, hayat kısa, yol uzun, hesap çetindir. Kurtuluş ancak Allah’a teslim olup O’nun ipine sımsıkı sarılmakladır. Davet bizim şerefimiz, kulluk ise en büyük vazifemizdir.
Allah’ım!
Kalplerimizi Kur’an’ınla dirilt.
Bizi davet görevini hakkıyla yerine getirenlerden eyle.
Zulme karşı dimdik duran, mazlumların yanında saf tutan kullarından eyle.
Bize ilim, ihlâs, sebat ve takvâ nasip et.
Ümmetin uyanışına vesile olan öncülerden olmayı nasip eyle.
Âmin.